"Geçmişi tarihçilere, bugünü siyasetçilere bırakmayalım” (Yaz okulunun açılış oturumundan...)
Helsinki Yurttaşlar Derneği (hYd) ve Helsinki Yurttaşlar Meclisi (hCa) Vanadzor ofisinin 11-17 Ağustos 2014 tarihleri arasında Kocaeli-Derbent’te, öğretmenler ve eğitim fakültesi öğrencilerinin katılımıyla düzenlediği Yavaş-Gamats Yaz Okulu Programı sona erdi. İki toplum arasında güven inşasına ve barışma sürecine destek vermeyi amaçlayan yaz okuluna Türkiye’den 21, Ermenistan’dan 18 eğitimci katıldı. Katılımcıların yarısını çeşitli branşlardan (sınıf öğretmenleri, tarih, coğrafya, sosyal bilgiler, rehberlik öğretmenleri, ...) eğitimciler, diğer yarısını öğretmenliğe hazırlanan eğitim fakültesi öğrencileri oluşturuyordu.
Yavaş-Gamats yaz okulu, iki toplum arasında güven ve barışın tesisine yönelik çabaların desteklenmesini, öğretmenlerin mesleki becerilerinin güçlendirilmesini ve her iki ülkeden meslektaşların deneyimlerini paylaşmasına imkân sağlamayı amaçlıyordu. Altı günlük yaz okulu programı çerçevesinde, Türkiye ve Ermenistan'dan akademisyenler, eğitimciler, yazarlar, gazeteciler, araştırmacılar ve sinemacılar her gün tematik sunumlar yaptılar. Programda ayrıca katılımcıların çatışma çözümüne yönelik donanımlarının güçlendirilmesini amaçlayan atölye çalışmaları, yuvarlak masa tartışmaları, film gösterimleri ve grup çalışmaları da yer aldı.
Yaz okulunun ilk gününde, tanışma ve beklentiler ile program metodolojisinin konuşulduğu açılış oturumunun ardından grup çalışmalarına hazırlık yapıldı. İkinci gün, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aydın Uğur’un, “Günümüzün Küreselleşen Dünyasında Formel Eğitim Sistemleri için Yeni Perspektifler” üzerine konuştuğu oturumda, küreselleşme, enformasyon, formasyon ve bilginin yeniden tanımlandığı, gelecekte enformasyon değil formasyonun önemli olacağı, artık çocukların öğrenmek için bir öğretmene ihtiyaç duymadığı üzerine tartışıldı. Ardından, Ken Robinson’un “Eğitim Paradigmalarını Değiştirmek” başlıklı konuşması izlendi ve bir yuvarlak masa tartışması ile iki ülkede eğitim sisteminin ana hatları ve başat meseleleri üzerine konuşuldu. Mimar Zakarya Mildanoğlu’nun görsellerle desteklenmiş “Anadolu'da Ermeni Kültür İzleri” başlıklı sunumu, katılımcıları bilgilendirirken duygusal anların yaşanmasına da sebep oldu. Aynı gün, yönetmen Nefin Dinç’in katılımıyla Öteki Kasaba filmi ile Ermenistan Türkiye Sinema Platformu tarafından üretilen Komşular isimli film izlendi.
Üçüncü günün ilk saatlerinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Murat Belge, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devreden edebi miras içinde Ermenilerin nasıl yer aldığını, ne zaman “düşman” olarak görüldüğünü anlattı. Belge, Ermeni meselesinin Türkiye toplumunda yavaş yavaş hazmedildiğini, bunun edebiyata da muhakkak yansıyacağını söyledi. Zakarya Mildanoğlu’nun “Ermeni Basın Yayın Tarihi ve Süreli Yayınlar” başlıklı sunumu ise 1915’e kadar ülkede ne denli zengin ve entelektüel bir yayın ortamı olduğunu gözler önüne serdi. Öğleden sonra Bilgi Üniversitesi SEÇBİR Merkezi Yöneticisi Doç. Dr. Kenan Çayır’ın, ders kitaplarında Ermenilere nasıl yer verildiğini örneklerle anlattığı atölye çalışmasında katılımcılar, “toplumsal barışı geliştirmek için hassas meseleler nasıl ele alınmalı” sorusuna cevap aradı.
Dördüncü günün ilk oturumda, Tarih Vakfı Başkanı Doç. Dr. Bülent Bilmez ile “Tarih objektif olabilir mi?” sorusuna yanıt arandı. Ardından yönetmen Gülengül Altıntaş, hatırlama ve yüzleşme için sinema dilinin nasıl kullanılabileceğini anlattı ve “Soykırımın travmasının yarattığı kesinti, ortak deneyimlerle tamamlanacak; biz şu anda yüzleşmenin çok uzağındayız, sinema işte bu ortak deneyim için, birbirimizi selamlamak için bir araçtır” dedi. Dördüncü gün, tarih öğretmeni Mutlu Öztürk “Etnik ve Dinsel Temelli Ayrımcılık” üzerine atölye çalışmasında katılımcıların asimilasyon ve ayrımcılık üzerine düşünmesini sağlarken, seçtiği filmler ve örneklerle, öğretmenin zor konuları sınıfta nasıl bir yaklaşımla anlatabileceği üzerinde durdu. Gün, Gülengül Altıntaş’ın, Tuzla Ermeni Yetimhanesi’ni konu alan “Kaybolmayın Çocuklar” filmiyle son buldu. Film, konusunu Hrant Dink’in Agos’ta yayınlanan aynı isimli yazısından alıyor.
Yaz okulunda beşinci gün “Geçmiş, Yüzleşme, Barışma ve Gelecek” oturumuyla başladı. Batı Ermenileri Araştırma Merkezi’nden Dr. Meline Anumyan, Ermeni soykırımının İttihatçıların yargılandığı mahkeme belgelerinde (1919-1921) hangi biçimlerde yer aldığını aktardı. Yazar Ümit Kurt, sürgün edilen Ermenilerin terk edilmiş mallarına ilişkin emval-i metruke kanunlarının, Ermenilerin tüm maddi varlığını ortadan kaldırmak üzere yapılmış düzenlemeler olduğuna, soykırıma toplumsal destek ve rıza mekanizmasının, taşra burjuvazisinin Ermenilerden kalma bu mülk transferiyle zenginleşmesine dayandığına dikkat çekti. Aynı oturumda konuşan gazeteci Yetvart Danzikyan, soykırımın bir mühendislik projesi olduğunu, etnik bir denge ve sermayenin millileştirilmesini amaçladığını, Türkiye’de sol düşüncenin bile yakın zamana kadar Ermeni soykırımı konusunda resmi ideoloji ile hesaplaşamadığını belirtti. Bu konuda sivil toplumun yapması gerekenin, “tökezleme taşlarını” artırmak olduğunu ekledi. Son olarak Mardin Artuklu Üniversitesi Antropoloji Bölümü öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Hidayet Tuksal, gazete yazılarından örneklerle Türkiye’de dindar kesimin Ermeni meselesine bakışını özetledi. Oturum, katılımcıların soru ve katkıları ile sona erdi. Öğleden sonra, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Koordinatörü Dr. Meral Apak, katılımcıları gruplara ayırarak okul ortamında yeniden tanışma ve çatışmayı farkındalığa dönüştürme etkinlikleri düzenledi. Son derece hareketli ve eğlenceli bu oturumun ardından beşinci günün programı sona erdi.
Programın altıncı gününde, “Yurttaşlık, Sivil Toplum, Yeni Sosyal Hareketler” başlıklı oturumda Avrasya İşbirliği Vakfı Başkanı Gevorg Ter Gabriyelyan, Ermenistan’ın son 50 yılını, ülkedeki kentsel dönüşümü ve kentsel dönüşüme karşı gelişen muhalefet hareketlerini, araştırmacı Fırat Genç ise Türkiye’nin yeni sosyal hareketleri ile Gezi direnişini anlattı. Aynı gün gerçekleştirilen “Ana Akım Medya Nasıl Zehirler?” oturumunun konuşmacıları Ermenistanlı gazeteci-yazar Mesrop Harutyunyan ve gazeteci Mustafa Dağıstanlı’ydı. Türkiye’deki çatışmalı mevzuların Ermeni basınında nasıl yer aldığını öğrenmek, özellikle Türkiyeli katılımcılar açısından ilginçti: “Ermeni basınında örneğin Mashtots parkındaki kentsel dönüşüme karşı toplananlara uygulanan polis şiddetinden söz edilmez ama Gezi parkındaki polis şiddetine bol bol yer verilir.”
Program, değerlendirme oturumunun ardından, hafta boyunca bir tema etrafında hazırlık yapan çalışma gruplarının, ürünlerini diğer katılımcılarla paylaşması ile sona erdi. Yedi-sekizer kişiden oluşan çalışma gruplarının ilki, bir Türk ve Ermeni gencinin evliliğini konu alan bir drama gösterisi; ikincisi, iki halkın ortak yemeklerini konu alan bir kısa film gösterimi ile grup tarafından pişirilmiş içli köfte ikramı; üçüncüsü Ermenice ve Türkçede ortaklaşa kullanılan kelimeler ve deyimlerle ilgili bir sunum yaptı. Dördüncüsü grup ise, yaz okulu katılımcılarının anadilleri olan Ermenice, Türkçe, Kurmanci, Arapça ve Lazca türkülerden oluşan bir mini konser sundular.
Yaz okulu süresince, katılımcılardan oluşan dokuz kişilik bir ekip, Helsinki Yurttaşlar Derneği'nden Özlem Dalkıran'ın desteğiyle, Türkçe ve Ermenice dillerinde günlük bir bülten yayınladı. Yaz okulu bülteni her akşam katılımcılara dağıtıldı.
Katılımcılar arasında dostça ve üretken bir ortamın oluşturulması, karma gruplar arasında iş birliğinin teşvik edilmesi, karşılıklı anlayış ve güven yaratacak meslekî ve kişisel iletişim becerilerinin güçlendirilmesini hedefleyen yaz okulu programlarının ikincisi, 2015 yazında Ermenistan’da düzenlenecek.
Yaz okulu programları, Türkiye ve Ermenistan’dan sekiz sivil toplum kuruluşunun, Avrupa Birliği’nin İstikrar Aracı desteğiyle hayata geçirdiği “Ermenistan-Türkiye Normalleşme Süreci Destek Programı” kapsamında düzenleniyor.