10.08.05
Kaç zamandır, Emel Kurma'dan duyduğumdan beri bunu bekliyorum. Çok heyecanlanmıştım ki hala çok heyecanlıyım. hYd ofisine girmek ve oradaki gülen, arkadaş canlısı yüzleri görmek beni biraz rahatlattı. Havaalanına giderken ve Adana'ya uçarken kendimi hala yabancı hissediyordum. Dünyadaki bütün dilleri öğrenmek istiyorum. Bu da başka gerçekleşmesi güç bir istek! Neyse, sonra da Adana'dan Antakya'ya gittik ki bu yolculuk çoooooook uzun sürdü. Sonunda neredeyse patlayacaktım ama aramızda bir ortak yön bulduk; hepimiz Britney Spears şarkılarını ve Tarkan'ın 'Şımarık' şarkısını biliyorduk. Daha geleneksel bir tanışma bekliyordum ama böylesi daha güzel oldu. Otel mükemmeldi!
Türk ya da Ermeni katılımcılardan beğenmediğim bir şey duyarsam nasıl davranacağım konusunda biraz endişeliyim. Şimdi çıkıyorum ve nasıl davranacağımı göreceğiz, vakit doldu!!!
11.08.05
Dün gece çok yorgun ama mutluydum çünkü bilmediğim şeyler öğrenme ve bunları birkaç farklı bakış açısından dinleme fırsatım oldu. Fakat iki şey beni çok rahatsız etti.
Bir tanesi, Murat Belge'nin dersiyle ilgiliydi; kendi fikirlerimi açıklamayı çok istedim fakat sürekli kendimi kontrol etme ihtiyacı duydum; bir Türk kızı, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak bazı şeyleri söyleyebilip söyleyememeyi sorguladım. Böyle bir konuşmada onları dinlememiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu benim tarihim değil, onların tarihi ise bunun üzerine kurulu. Ve benim ülkem ya da hükümetim her neyse, onlara iyi davranmıyor. Ne demeye çalıştığımı anlıyor musunuz' Bu çok rahatsız edici! Neyse, Isabella benim söylemek istediğim her şeyi söyledi ve sonra kendimi daha hissettim. Diğer nokta ise şu: Ben kendi adıma çok şey öğrenmiş olmama ve mutlu olmama rağmen, Sevan Nişanyan'ın konuşması sırasında çoğu Ermeni sıkıldı, mutsuz oldu; bazıları salonu bile terk etti. Programın bu kısmı belki de beklentileri tatmin etmedi. Bazı Ermeni arkadaşlarım moderatöre ihtiyacımız olmadığını ve dillerimizi birbirimize kendimizin öğretebileceğimizi söylediler. Hepsi bu kadar.
12.08.05
Anladım ki Türkiye'de çoğu insan Ermenistan'da ne olup bittiğinden haberdar. Ermeni arkadaşlarım ne düşünüyordu bilmiyorum ama dünün edebiyat dersi çoğunlukla Türk ve hatta Yunan edebiyatıyla ilgiliydi; Ermeni edebiyatıyla değil. Bu da beni biraz rahatsız etti; ama konuşmayı ben kendi adıma çok beğendim ve benim için çok da yararlı oldu.
Sadece derslerden bahsetmek istemem; ben burada çok eğleniyorum ve aynı zamanda da Ermeni arkadaşlarımdan çok şey öğreniyorum; bu da beni daha çok öğrenmeyi istemeye itiyor.
Dün akşam Ermenistan'daki hükümet sisteminden bahsedilirken bir Ermeni arkadaşım Türk hükümetinin Doğu Anadolu'dan Ermenistan'a onların eski yurtları olan toprağı vermesi halinde kaos olacağını söyledi. Sonra da tuhaf bir şekilde, o toprakların Ermenistan'a verilmesi halinde orada yaşayan Türk ve Kürt nüfusun sorun olacağından bahsetti ki o da böyle bir toprak verme olayının hiçbir zaman olmayacağını biliyordu.
13.08.05
Beynim dünden sonra çok yoruldu. Nazan Maksudyan ve Ferhat Kentel'in konuşmaları mükemmeldi; yine birçok fikrim değişti ve birçoğu da sağlamlaştı. Merak ettiğim şey şu: Ermeni arkadaşlarım neden tartışmalara katılmıyorlar, ya da fikirlerini söylemiyorlar' Ben çoğu zaman kendimi onların yerine koymaya çalışıyorum ama olmuyor. Eğer ben onların yerinde olsaydım ve hiçbir şey hakkında konuşmak istemeseydim, o zaman buraya gelmezdim. Neyse, ben yine de burada olmalarından memnunum!Çok eğleniyoruz. Gerçekten, çok iyi gidiyor. Fakat galiba daha erken yatmalıyım.
15.08.05
Cumartesi sabahki ders çok hoştu ve heyecanla beklediğim bir şeydi. Milliyetçilik fikrini tamamen sildim, kesinlikle sonradan inşa edilmiş olduğuna inanıyorum. Öğleden sonra Emel Kurma'nın dersi, barışın aslında şiddetin olmadığı ama çatışmaların ya da sorunların var olabileceği bir süreç olduğunu anlamak için çok iyi bir fırsattı. Her zaman barış için yapabileceğimiz bir şey olduğunu anladım. Ama daha sonra yaptığımız harita maalesef benim için bir kriz oldu. Bazı insanların bizim yaptığımız şeye inançları yoktu ve ben açıklamaktan sıkıldım. İletişim kanallarını kapatarak sorunları çözemezsiniz....neyse!
Cumartesi akşamı ve Pazar sabahı Vakıflıköy gezisi inanılmazdı. Ben, esas olarak aynı olduğumuza inanıyorum, dil ve din farkına rağmen. Ermenice şarkılar söyleniyordu ve ben ağlıyordum; başka bir şey söylememe gerek var mı zaten'