BEKLENTİLER
Kabul edilebilir Türk-Ermeni ilişkileri bana her zaman çok uzak ve gerçekleşmesi zor gözüktü. Ben hala 'Türk' dendiği zaman bir milleti yok etmeye hazır bir adam düşünüyorum. Fakat şunun da farkındayım ki benim fikirlerim tarihten geliyor; geçen yüzyıldan geliyor ve günümüzde doğruluk payı olmayabilir. Diğer taraftan da, Türkiye hala 1915'te yapılan Ermeni soykırımını tanımış değil ve bu da benim ilk fikrimi doğruluyor sanki. Ben bugünkü Türk'ü tanımak ve kim olduğunu anlamak istiyorum. Komşumuz hakkındaki düşüncelerim doğru mu, yoksa yanlış mı' Bugünkü Türk'le 20. yüzyılın başındaki Türk arasındaki benzerlikler ve farklar neler'
Başvuru mektubumda da bahsettiğim gibi, bence birey olarak iyi ve rahat hissetmek komşusunun kendisiyle olan ilişkilerine bağlı. Devletler bazında da bu değişmiyor. İki ulus da birbiri hakkında çok az şey biliyor. Bence bu tip yaz okulları, seminerler ve başka ortak çalışmalar genç insanlara birbirleriyle tanışma ve ne yapılması gerektiğini, neler yapılabileceğini (en azından ortadaki tatsız durumu düzeltmek için sivil bir takım çalışmalar olabilir) anlama şansı verir. Eminim ki bu yaz okuluna katılmam Türklerle tanışmama, ilişki kurmama, Türk kültürünü ve zihin yapısını öğrenmeme yardımcı olacak. Ondan sonra bu millet hakkındaki fikrimi tekrar gözden geçirebilirim.
Bence Ermeniler Türkler hakkında Türkler'in Ermeniler hakkında bildiklerinden daha çok şey biliyorlar. Dolayısıyla bence ben ve diğer Ermeni katılımcılar Ermenistan'ı ve Ermenileri en iyi şekilde tanıtmak için çok fazla çalışmalıyız. Bu yaz okulunda, ileride de işbirliği yapabileceğim ve öğrenciler ya da sivil toplumla ilgili başka projeleri de birlikte hayata geçirebileceğim Türk arkadaşlar edinmeyi umuyorum.
Bunların yanı sıra, Antakya'da iyi vakit geçirmeyi umuyorum ve Ermenistan'a iyi bir izlenim ve güzel duygularla dönmeyi istiyorum.
11.08.05
Bugünün grup çalışması günlükleri toplamakla başladı. Bizim gruptaki bazı kişiler hazırlanmamıştı, dolayısıyla ben kendiminkini verdikten sonra biraz beklemek zorunda kaldım. Burada her şeyi zamanında yapmanın önemini tekrar anladım.
Bugünün iki konuşmasını çok sevdim. İkisinden de çok şey öğrendim. Edebi eserlerin bazı yerlerinde hiç dikkatimi toplayamazdım, Murat Belge'nin konuşması bana bu yönde çok yardımcı oldu. Ayrıca artık Türk edebiyatı ve yazarları hakkında birçok bilgim var.
Sevan Nişanyan tarafından yapılan ikinci konuşma bana daha yakındı; çünkü genel olarak Ermeniler'den ve daha özel olarak Türkiye'deki Ermeniler'den bahsetti. Bu konuşma hem Ermeni grup için hem de Türkler için çok faydalı oldu. Türkiye'de yaşayan Ermeniler hakkında birçok detaylı bilgiye sahip oldum.
Günün ikinci yarısı daha da ilginçti. İlk defa bu kadar güzel mozaikler gördüm. Tarihin ruhunu gerçekten hissettim. St. Pierre kilisesini gezmek bu hislere yepyeni duygular ekledi. Antakya'nın bu bölgesinde kendimi Ermenistan'da gibi hissettim çünkü dağlar aynı bizim dağlarımız gibiydi.
Harbiye Şelaleleri beni biraz hayal kırıklığına uğrattı çünkü daha yüksek ve daha büyük olacaklarını düşünüyordum. Ama yine de, çok hoş ve sakin bir yerdi; burada biraz daha fazla zaman geçirmeyi isterdim
Alışveriş: Şelalelerden lokantaya yürüdük ve bu sırada biraz alışveriş yaptık. Çok hoş mavi, ipek bir eşarp aldım. Sonra akşam yemeği yedik; yemek sırasında Türk öğrencilerle ilginç politika sohbetleri yaptım. Sonra Sevan Nişanyan da bize katıldı ve Türk-Ermeni ilişkilerinden bahsettik.
12.08.05
Gün her zamanki gibi grup çalışmasıyla başladı. Bugün çok yapıcı çalıştık ve halay, shalako gibi ulusal danslardan bir takım figürler öğrenebildik.
Ferhat Kentel ve Nazan Maksudyan'ın konuşmaları benim için çok öğretici oldu; gerçekten çok şey öğrendim. Sonra ulus-devlet, millet ve milliyetçilik kavramları hakkında ateşli tartışmalar oldu.
Sevan Nişanyan ilginç konuşmasıyla beni yine şaşırttı. Anlattığı bir takım şeyler beni hayal kırıklığına uğrattı fakat aynı zaman da bana okulda ve üniversitede seneler boyunca öğretilen bazı bilgileri sorgulamama neden oldu.
Ermeni ve Türklerle akşam yemeği yedikten sonra yürüyüşe çıktık. Yürürken birdenbire bir lunaparka geldiğimizi fark ettik. Orada herkes sanki küçük çocuklarmışız gibi mutluydu. O kadar çok güldük ki, şu anda karnım ağrıyor. Dönüş yolunda derslerdeki hal ve tavrımızla lunaparktaki davranışlarımızı karşılaştırıyorduk.
13.08.05
Bugünkü grup çalışmamız çok başarılıydı. Üç ulusal dansı da müzik eşliğinde icra ettik ve çok hoş oldu. İlk defa profesyoneller gibi görünüyorduk .
Murat Belge, Ferhat Kentel ve Nazan Maksudyan'ın konuşmaları bundan öncekilerin devamı gibiydi. Yine öğretici ve çok ilgi çekiciydi. Sonunda yine kendi fikirlerimizi açıklayabilmemiz için bize zaman tanındı ve tartışma ortamı yaratıldı.
Emel Kurma'nın sunumu benim için çok faydalı oldu çünkü ben siyasal bilimler ve çatışma analizi/çözümü okuyorum, 'çözümleme' konusu beni çok yakından ilgilendiriyor. Sonra, Ermeni-Türk çatışmasının çözümlenmesiyle ilgili olarak herkes fikirlerini söyledi ve bir süre fikir topladık. Her grup, aktörler ve durumlarla çatışmanın haritasını çıkartmaya çalıştı.
Akşam grubunda dansımız için biraz alışveriş yapmamız gerekti. Üç şarkıyı da kopyalayabilmek için bir CD aldık.
Akşam, dil kursumuz vardı; çok beğendim. Hem öğrendik, hem de çok eğlendik çünkü bazen ilk gördüğümüz kelimeyi okumak çok zor olabiliyordu. Türklerin Ermenice'ye ve Ermenice kelimelere alışmaları, telaffuz edebilmeleri Ermeniler'e kıyasla daha kolay oldu. Belki de bunun sebebi Ermenice'yi Latin alfabesinde okuyor olmalarıydı; biz ise Türkçe kelimelerin yanı sıra Latin alfabesini öğrenmek zorundaydık.
Sabah 8: 30'da Vakıflıköy gezisi için otobüse binmiştik. Oradaki tören çok heyecan vericiydi. Dünyanın dört bir yanından gelmiş Ermeniler vardı. Hepsi birlikte aynı şekilde dans ettiler ve biz de onlara katıldık. Orada hissettiğim duyguları kağıt üzerinde anlatmam imkansız.
14.08.05
Bu sabah hala dünkü izlenimlerimin etkisi altındaydım. Tören çok hoştu, o sırada çok farklı duygular hissettim. Geleneklerine bağlı, birbirleriyle olan ilişkilerine sadık ve köylerini her sene ziyaret eden o insanlarla gurur duydum. Ama hüzün de duydum; çünkü o insanların çoğu milliyetlerini korumanın ilk şartı olan dillerini yani Ermenice'yi bilmiyordu. Berlin'den gelmiş olan bir adam köy nüfusunun artmakta olduğunu, Patrikhane'yle iletişime geçildiğini ve burada bir piskopos olması için girişimde bulunulduğunu söylediğinde çok mutlu oldum. Böylece dil, tarih, müzik ve genel olarak kültürel dersler verilebilir. Tören gerçekten çok heyecan vericiydi. Gördüklerim beni gerçekten derinden etkiledi. Bu tören zamanında orada olabileceğim hiç aklıma gelmezdi.
Günün ikinci yarısı çok eğlenceliydi. Samandağ'a gittik ve Ege Denizi'ne yakın bir otelde durduk. Herkesle birlikte ben de yüzdüm; güneşlendim ve çocuklardan bazılarıyla kumdan kale yaptım. Sonra havuza gitik ve biraz daha 'yüzdük.' Mali ve ben yüzmeyi bilmiyorduk ama neyse ki öğrendik. Bella bana, Talar da Mali'ye öğretti. İkimiz de bu durumdan çok memnunduk çünkü yüzme öğrenme umudumuzu yitirmek üzereydik.
Böylece eğlendikten sonra akşam yemeği yedik ve Antakya'ya döndük. Otobüste şarkılar söylüyor olmamız yolculuğu kısalttı ve hızlandırdı.
Bu gece otelde bir düğün vardı. Neredeyse tüm öğrenciler toplandı ve dansetmeye başladı. Sonlara doğru oradaki insanlara katıldık ve onlarla dansettik. Hepimiz memnunduk. Bir Türk düğününe katılacağım aklımın ucundan bile geçmezdi .
15.08.05
Grup çalışmamız için biraz hazırlık çalışması yaptık. Yöneticiden bizim için müzik kopyalamasını rica ettik. Kopyalandı fakat maalesef bir hata vardı. Şarkılardan bir tanesi bizim seçtiğimiz şarkı değildi; ama tabii ki de bu o kadar büyük bir hata ya da bizim için çok büyük bir sorun değildi.
Bugünkü konuşmalar çok farklıydı. Sinan ve Sevgi'yle gazetecilikteki sorunlar hakkında konuştuk. Sorunun bu kadar keskin olduğunu hiç bilmiyordum. Sonra Bella ve Arman Ermenistan ve Ermenilerle ilgili farklı şeylerden bahsettiler. Türk barış komitesi. Maalesef ben onları dinleyemedim, çünkü makalemi yazmak zorundaydım. .
Makalemde dünyanın dört bir yanında Musa Dağ'a gelen insanların fikir ve düşüncelerine yer verdim. Tekrar o gün hissettiğim duygu ve düşüncelerin etkisi altına girdim. ' Sonra bir markete gittik ve babama peynir aldım; umarım beğenir. Sonra Ortodoks kilisesine gittik; kiliseyi beğendim ama toplantı benim için fazla sıkıcıydı. O adamı hiç beğenmedim çünkü kiliseyle hiç uyuşmuyordu. ' Akşamüstü makalemi tamamladım ve akşamın geri kalan kısmını diğerleriyle geçirdim. Ama çok ilgi çekici bir durum yoktu çünkü bizim grup dışında herkes hala grup çalışmasını bitirmeye uğraşıyordu.